Aşk ile iş yapmak, aşk ile her yaptığımız aktiviteden zevk almak, aşk ile hayattan zevk almak. Bu asrın insanının en çok ihtiyacı olan konular. Acaba gerçekten İşimizi aşkla yapmamız mümkün olur mu? Bu soruya ELkalite ve aşk dersimizde cevap veriyoruz. Ama bunun beyinde nasıl mümkün olabileceğine birazcık bugün değineceğiz.
Beyin Yorulur mu?
Aslında beynin yorulma meselesi bildiğimiz gibi değil. Beyin gerçekte yorulmaz. Çünkü kendisi 24 saat çalışan bir organdır. O zaman neden biz beynimizin ya da kafamızın dolu ve yorgun olduğunu hissederiz? Kafamız kaslar gibi yorulmaz, genellikle şartlanma ile bu yorgunluk başlar. Yeni zihinsel (mental) olarak başlar. Kişi kendi kendisini buna hazırlar. Peki nasıl? İşini sevmeyen birisinin bırakmak için, ders çalışmayı sevmeyen birisinin ara vermek için zihinde başlayan bir şartlanmadır. Kişi kendisini programlar. Doğal olarak da beyin sana psikolojik olarak yorgunluk hissi verir. Ve fizyolojik değişiklikler başlar. Tuvaletin veya uykunun gelmesi, esnemeler, gözbebeklerin küçülmesi gibi... Bu yorgunluğu insan kendisi başlatıp kendisi bırakabilir. Yeterki doğru anahtarı kullanmayı bilsin. Bu anahtar işimizi aşk ile yapmadır. İşimizi aşk ile yapmamak yorgunluk sebebinin en önemli anahtarı ise, bu her iş için geçerli midir? Normaldeki inanış şudur: Kişi sevdiği işi yapar ve böylece mutlu olur, başarılı işler çıkarır. Eğer kişi sevdiği işi yapamıyorsa bu aşk gerçekleşmez. Bu inanış şahşi deneyimlerime ve bilimsel verilere göre çokta doğru değildir. En azından çürütülmeye mazhardır. Çünkü Zeki Uyar olarak yurtdışına çıktığımda öğrencilik esnasında birçok part-time işte çalıştım. Bu işler hem zordu hem de ağırdı. Toplumda saygınlığı az olup ücretleri de her zaman iyi değildi. Ve ben bugün bu işleri de yapmıyorum. Lakin o zamanlar arkadaşlarım gibi şikayet etmek yerine sevmeyi ve işime konsantre olmayı denedim. Ve bir süre sonra gördüm; yaptığım işten zevk almaya başlıyorum. Velev ki karşılığını alamasam da, velev ki yöneticiler kötü olsa da, velev ki iş çok zor olsa da ben bu işten ne tecrübeler çıkarıp ileride kullanabilirim diyerek ve kalitemi her zaman artırmaya odaklanarak çalıştım. Bugün bu düşüncelerimin karşılığını elhamdülillah fazlasıyla alıyorum.
Beynin başka bir özelliği de "ödül mekanizması" ile çalışmasıdır. Kişi işini aşkla yaparsa dopamin başta olmak üzere bazı maddeler o kişinin beyninde salgılanmaya başlar. Sonra kişi kendisini mutlu hisseder, çoşar. Bu çoşma o kişiyi daha çok işini konsantre eder, beynin ön bölümünün odaklanma kapasitesi daha fazla artar. Bu döngüyü yakalamak çok önemlidir. Peki bu döngüyü nasıl yakalarız? Mesela hiç sevmediğimiz bir işi nasıl aşla yaparız? Nasıl işimize konsantre olabiliriz? Nasıl sevebiliriz? Konsantre: Fransızca “concentrer” yoğunlaştırmak, bir merkeze toplamak fiilinden gelir. Yine Fransızca'da da İngilizce'de de “centre” merkez demektir. 1. Önce bir merkez noktasını belirleyeceksin. Tıpkı bir pergel gibi düşün; bir ayağın merkezde, diğeri ise etrafta dönüyor. Neden bu işi yapıyorum diye kendimize sorup buradaki hikmetleri tesbit etmek en ideal başlangıçtır. Çünkü düşünüldüğünde çok fayda ve hikmetler zihne gelecektir. 2. Çalışan kişinin minnettarlık ve şükür duygusunun devrede olması... Bu o kadar önemlidir ki toplumda bugün bir huzursuzluk varsa belki de ilk sebebi bu duyguların neredeyse aktivitesini yitirmiş olmasıdır. Şımarık ve nankörlük bireylerde kendi işlerini beğenmeyip şikayet etmeye sebep olabilir. Bir birey işini sevmeyebilir, arayışı olabilir ama yeni arayışı sonuçlana kadar da yaptığı işi mükemmel şekilde yapmaya gayret eder. İşte bu gayret ve çaba kişinin ödül mekanizmasını harekete geçirir, bu sistem de harekete geçince dopamin salgılanıp ödül yolu çalışmaya başlar ve sonucunda da kişi zevk almaya başlar. Bu da zamanla aşka işıni yapmaya dönüşür. Bol aşk dolu günlere...
ความคิดเห็น