"Yetkinlik" konusunu işlerken yetkiyi kime vermek gerekir diye sorsak belirli kriterlerin zihinde hemen canlandığına şahit oluruz. Kimisi sadece CV'lere odaklanırken, kimisi de tanıdık olup bilinirlik ve güvenirliliğe odaklanır. Bunların hepsinin muhakkak sistemde bir yeri vardır. Fakat gözle görünür olan belirli özelliklere bir de görünmeyen taraflar da eklense, kişiliğe ait özellikler de kıstaslara alınsa daha sağlam bir işletme yapısı oluşabilir.
Şimdi yekinliği anlamak için Türkçe'nin köklerine inmek gerekir. Türkçe'nin yapısı gereği kök olan kelimeler anlamları bu köklerden türetir. Örneğin "öz" olan kökten özel, özgür, özgün gibi kelimelerin çıkması gibi. İşte bu dil mantığından hareketle yetkinlik kelimesini de anlama için köke inmek gerekir.
Yet kökünden birçok anlamlı kelime türemiştir. Yeti, yetkin, yetki, yetenek, yetişkin, yetinmek, yetkinlik bunlardan bazılarıdır. Bu kelimeleri sırasıyla incelersek...
Yeti " İnsanda doğuştan var olan idrak, hâfıza, muhâkeme yeteneği gibi güçlerin her biri, meleke"
Yetkin "Gerekli olgunluğa erişmiş, kemâle ermiş, kâmil"
Yetki "Bir kimse veya kurula verilen bir görevi yasaların tanıdığı imkânlara göre belli şartlarla yürütmeyi sağlayan hak, salâhiyet"
Yetenek "Bir şeyi yapabilme gücü, kabiliyet"
Yetişkin "Yetişmiş, olgunlaşmış, kemala gelmiş kimse"
Yetinmek "Yeterli bularak daha çoğunu istememek, iktifâ etmek, kanaatkar olmak"
Yetkinlik "Yetkin olma durumu" anlamlarına gelir.
Bir yöneticinin ya da bir görevde sorumlu olan kişinin yetkin olabilmesi için bazı özelliklerin o kişide açığa çıkması gerekir. Melekeleri kullanıp hafızasını çalıştırması ve belirli konularda çerçeveyi çizip anlayış oluşturması gerekir. Çiğ gönülden pişmiş gönüle doğru yolculukta olgunluğa erişip belirli işleri yapabilme yeteneğini oluşturmalıdır. Ki yetişkin olup olgunluğa erişebilsin. Olgun insanın mal, mülk, şöhret ve makam elde etmede ilk imtihanı, yetinmeyi öğrenebilmesidir. Çünkü kişi eğer gerçek olgun ise, yetişkin ünvanını kendisine alır. Ve kanaat ederek, elineki imkanların kıymeti bilip onlarla yetinerek gelişimini devam ettirir.
Modern dünyadaki iş dünyasının en büyük sınavlarından birisi de sürekli gelişim yolculuğunda, hedef belirleme ile sahip olduklarımız arasındaki ilişkide anlam bağının kopmasıdır. İnsanoğlu fıtratı gereği sürekli gelişmeyi ve daha iyisini arzularken bir yandan da elde ettiği zenginliklerin kıymetini bilmeyip yetinmemeyi de kendisine huy edinmiştir. Bunun sonucunda da hayatın anlam ve manası o kişilerde yok olup tatminsiz ve mutsuz yönetici profilleri oluşmaya başlamıştır. Ve bu ruh halleri de işletmenin düzenine de yansımıştır. Ve bu psikolojinin sonucunda sürekli gelişirken alınan keyfin yerini, hedefleri tutturmak için her türlü hırs gösteri kendisini belli etmiştir.
Hırsın bir özelliği de kişiyi yetişkinlikten uzaklaştırdığı gibi her türlü hileye de kapı açtırmasıdır. Çünkü ortada bir hedef ve o hedefi gerçekleştirmeyi maharet sayan bir başarı anlayışı vardır. Ve çarpık bir inanç olan 'hedefe giden her yol mübahtır' anlayışı ile o yönetici kişi yetkinliğini sorgulayıp yetilerini geliştirme yerine, ya takımının emeklerini kendisine mal edecek bir nevi emek hırsızlığı yapacak ya da başarısızlıkları başkalarına yükleyerek yetkinliğini tartışmaya açmayacaktır.
Böyle duruma düşmemek ve yetkinlik elde etmek için en alt birim olan yetilerimizi (melekelerimizi) çalıştırmakla işe koyabiliriz. Sürekli gelişimi arzulayıp olgunluk seviyesine çıkmış yetişkin birey olmayı sağlayabiliriz. Unutmayalım yetinmek ile şahsi mutluluğumuzu, sürekli güncellenerek ve gelişim ile de kendimizi yetiştirmeyi becerebiliriz. Ve bu sayede yetkinliği elde elde ederiz. Torpille ya da kayırma ile değil; alınteri ve emekle...
Comments