top of page
Search

Gelişme ya da Yıkılma Arasında Bir Yönetim Anlayışı

Bugün sizlere iki farklı kavram ile gelişmenin ya da tam tersine yıkılmanın nasıl gerçekleştiğini anlatacağız. Vicdan gelişmeyi temsil ederken, zıttı ise yıkılmayı temsil etmektedir.


İlk kavramımız KUT'tur. Kut eski Türklerde çok önemli bir özellikliktir. Eskiden devlet yöneticileri seçilirken ilk aranan özelliklerin başında kut özelliği gelmektedir. Kut çok sade anlamıyla "hayat enerjisi"dir denilebilir. Kuttan kutsal ve kutlamak gibi sözcükler de türemiştir. Kutun daha da derinine inersek "kendisini sürekli yenileyen ilahi öz"dür. Kendisini bulma çabasına giren kimsenin kendisindeki özü tanıma ve bulma macerası ile o kişi kutunu elde eder. Aslında kendisini yok iken varlığa çıkarır, inşa eder. Kut aslında vicdanı inşa eden taslağın genel adıdır.


İnsan kendi hayat yolculuğunun başında beşerdir. Ve dünyasını beşeri kimlik üzerine kurur. Lakin zamanla bu kimliğin ilahi kimliğe dönüşmesi gerekmektedir. İşte bu dönüşme kut ile tanımlanmaktadır. Bir kişide kut varsa o kişide varlığını, özünü inşa etme de söz konusudur.


Kutun birçok özelliği bulunmaktadır. Bunlardan birisi de "her an yeniyi ve yeniliği isteyen bir tarafının olmasıdır. İnsan yeniyi sürekli istedikçe Allah'ın her an yaratma kanuna tabi olur. Eğer yeniyi ve yeniliği istemezse, kısır bir döngüye girer; gelişmeyi durdurur.


Bugünkü ikinci kavramımız ise yozlaşmadır. Yozlaşma içinde çok derin anlamları barındıan bir terimdir. Kelime anlamı "iyi niteliklerini kaybetmek, değerini yitirmek, tereddî etmek" iken TDK'ya göre "doğasındaki iyi nitelikleri sonradan yitirmek, orijinalliğin bozulması, bir şeyin manevi niteliklerden uzaklaşması" şeklinde tanımlanmaktadır.



Yozlaşma yoz kökünden türemiştir. Yoz "kısır, faydasız" anlamına gelen bir kelimedir. Yoz kökünden yavuz, yobaz, yavan gibi kelimeler de türetilmiştir.


Mesela yavuz eski Türkçede yabız, yavız şeklinde telaffüz edilirken anlamı da kötü demektir. Yab ya da yav zemininde kötü olmak veya kötülük etmeyi barındırır.

Keza yaklaşık 150 sene önce icat edilmiş yobaz kelimesi de kötülüğü temsil eden halk, alt tabaka, kendisini geliştirmemiş kişi anlamlarını bünyesinde taşır.


Yavan kelimesi de "tatsız" demektir. Tat "lezzet" anlamına gelen bir sözcüktür. Lezzet Arapça Zat'tan gelir. Zat yaratıcının kendisini belirttiği bir sözcüktür. Bir şeyde lezzet var ise o şeyde Zat'tan beslenme de vardır. Bir şey tatlı ise içinde şeker vardır. Maddi şeker yiyeceği tatlandırırken, manevi şeker de şükürdür. Şükrü olan birisinin minnettarlığı da söz konusudur. Eğer şükür yoksa o kişide tatda yoktur. Tüm eserleri, duygu ve düşünceleri tatsız yani yavandır.


Yozlaşmanın İngilizce anlamı ise corruption kelimesidir ve anlamın da "bozulmuş, kokuşmuş, çürümüş, yıkılmış, kısır, yaban, faydasız, soysuz" manalar söz konusudur. Aynı zamanda genersyonun zıttı anlmını da içinde barındırır. Jenerasyonun içinde "üretme, dünyaya getirme, doğurma, yaratma, oluşturma" vardır. Dejenerasyon da ise yozlaşma söz konusudur. Yani yozlaşan kişi ya da kurumlarda kısırlık oluşmuş, üretim ve gelişme durmuştur. Fayda oluşturma bitme aşamasına gelmiştir, sadece ben merkezli bir anlayış oluşmuştur. Yaban bir ortam oluşlmuştur, artık orada yaşayanlarda huzur ve mutluluk azalmıştır. Tıplı yaban bir arazide seyahat etmek gibi kişinin içine kasvetli bir yapı kaplamaktadır. Ve soyu kesilmiştir. Artık taze kan gelmediği için yenilik de bitmiştir. Maddi soy kesikliği üreme dediğimiz yeni neslin artık azalmasıdır. Ya da bir kurumda yeni yetişecek uzmanların soyunun kesilmesidir. Manevi soysuzluk ise tıpkı Ebu Cehil'in soyunun kesik olması gibi, Allah ile olan bağın kesilmesinin adıdır. Bir kişinin yaratan ile olan bağı kesilince o kişi artık güncellemeden geri kalır. Yavaş yavaş organizması ölmeye ve kokmaya başlar. Sonunda çürüyüp yok olup gider.


Bizler bu iki kavramdan birini mutlaka yaşarız. Eğer kuta yani kutsala sahip çıkarsak hayat enerjimizi bulup onu sürekli besleme derdine düşeriz. Beslenme çok önemli bir kanundur. Bugün bir elektrikli arabanız olsa, seyahat ederken elektrikli şarj istasyonları olmasa hiçbir yere gidemezsiniz. Dünyanın parasını verip araba almışsınız ama o arabayı besleyemediğiniz için kullanamıyorsunuzdur. İnsan da aynı şekilde çalışmaktadır. Sürekli besleneceği bir kaynağı olup oradan maddi ve manevi beslenerek hayatını idame ettirmelidir. İşte bu kut yani yaşam enerjisi, değerler bütünü bir yöneticide olması o kadar mühimdir ki o enerji ile birlikte sürekli yenilik ile gelişme vuku bulur.


Toparlayacak olursak, bu iki kavramı vicdana bağlayarak aslında görmek istediğimiz yönetim anlayışını izah edebiliriz. Aslında yönetim iki şekilde gerçekleşmektedir.

Birinci modelde (vicdansız yönetim anlayışı);

-banane anlayışı

-rastgele iş yapma dürtüsü

-tembellik

-haz peşinde koşma

-adaletsizlik vardır.


Banane anlayışı

Banane ben ifadesinden türemiştir. Ben diyen başkasını pek düşünmez. Banane "ben iyi olduktan sonra başkasına ne yapabilirimin" kısaltılmış halidir. İmkanlar ile birlikte yer, içer, güzelce yaşar. Fakat altındaki insanları yönetirken sorunlarına ben ne yapabilirim sorusunu takar, hiçbir şey yapmaz.


Rastgele iş yapma dürtüsü

Planlama programlama olmadan, günlük, gelişigüzel, doğaçlama yaşarken zihnindeki olasılık ve senaryo üretme mekanizmasını kullanmadan zekadan yoksun bir şekilde kolayca primitif şekilde yaşamanın adıdır.


Tembellik

İnsanoğlu yapısı itibariyle tembel bir varlıktır. Gelişmeyi ve zorlanmayı pek sevmez. O sebeple tembel bir yönetici sorumluluklarını altındaki diğer yöneticilere atıp onların iş yapması ile varlığını devam ettirir. Yönetici olarak aklını ve bedenini pek kullanmaz. Eğer bir sorun çıkarsa o bağlı yöneticiye hesap sorulur. Eğer sorun çıkmazsa en büyük paydayı ve takdiri operasyonun başındaki zat alır.

Haz peşinde koşma

İnsan haz peşinde koşar. Kendi heva ve hevesinin isteklerini yapmak için sıkıntıdan kaçar. Sürekli kendisini konfor alanları oluşturarak orada tüketim gerçekleştirir.


Adaletsizlik

Bir insan adaletsiz ise kendi çıkar ve menfaatleri gereği hareket ediyor demektir. Çıkarın olduğu yerde adalet gider. Menfaatperest üst düzey yönetici altında çalışan diğer yöneticilerle ilişkisinde menfaatlerini gözetir. Bazen menfaatlerin büyük olduğu yerde göz yummalar ve hataların üstünü kapatmalar gerçekleşir. O sebele adaletli olmak çok zordur. Yöneticinin kendi canını çok yakar.


Vicdani bir yönetim anlayışında ise yukarıda saydığımız 5 maddenin tersi ile hareket etme söz konusudur. Bu tip yöneticilerde sürekli çalışma, kendini geliştirme, yaratıcı ile bağ kurup ondan sürekli beslenme, topluma karşılıksız hizmet etme, fedakarlıkta bulunma, adaletli olma, planlı programlı iş yapma, çok çalışma, aşk ile kendi varlığını inşa etme, sürekli üretme ve gelişme, yeniliğin her zaman peşinden gitme söz konusudur.



5 views0 comments
Post: Blog2_Post
bottom of page